III. YENİ YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI-ENERJİ YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
SONUÇ BİLDİRGESİ
Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları/Enerji Yönetimi Sempozyumu, 03-04 Haziran 2005 tarihinde TMMOB Makina Mühendisleri Odası adına Kayseri Şubesi sekreteryalığında Kayseri‘de gerçekleştirilmiştir.
Sempozyumda, 8 oturumda toplam 41 adet bildiri ile birlikte 20 adet poster bildiri sunulmuştur. Sunulan tüm bildiriler, kitaplaştırılarak katılımcılar ve kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. Bu bildirilerin yanı sıra, çağrılı konuşmacı Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu‘nun, "21. Yüzyılın Enerjisi: Hidrojen Enerji Sistemi ve Türkiye‘nin Anahtar Rolü" başlıklı sunumu ve "Ulusal, Kamusal Enerji Politikaları Işığında Enerji Yönetimi" konulu panelde ortaya çıkan görüş ve değerlendirmelerin ışığında, aşağıdaki Sonuç Bildirgesi‘nin kamuoyunun ilgisine sunulması kararlaştırılmıştır.
Bilim ve teknolojinin hızla geliştiği günümüzde, en önemli konuların başında; geçen yüzyılda olduğu gibi yine enerji gelmektedir. Küreselleşen güçlerin egemenliğindeki dünyada, ulus ötesi sermaye gurupları teknoloji, enerji, su ve petrol kaynaklarının sahipliği ve denetimi için birbirleriyle kıyasıya mücadele etmektedir. ABD ve İngiltere, Birleşmiş Milletler‘e rağmen dünyanın en büyük ikinci petrol rezervine sahip Irak‘ı, enerji kaynaklarını da içeren emperyal bir siyasetin parçası olarak işgal etmiştir. Bu politikanın bir devamı olarak, ABD kökenli Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) yönelimleriyle, Ortadoğu‘dan Afrika ve Kafkasya‘ya, Afganistan üzerinden Orta Asya‘ya ulaşan geniş bir coğrafyada; enerji, petrol ve su kaynaklarının egemenliğine dayalı uzun vadeli stratejik mücadele ve çatışmaların altyapısı oluşturulmaktadır.
Tüm bu gelişmeler yanında emperyal ülkeler, bir yandan Irak savaşında olduğu gibi zengin enerji kaynaklarına sahip bölgelerin denetimini ele geçirmeye çalışırken, diğer yandan tükenebilir enerji kaynakları yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmektedirler. Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin fosil kaynakları ise, uluslararası tekeller tarafından istila edilerek tüm çevresel etkilerde göz ardı edilerek işletilmektedir.
Enerji, sanayiinin, üretimin, gelişmenin ve kalkınmanın en temel girdisi olup, gerek dünyada gerekse ülkemizde nüfus artışına, sanayileşmeye ve teknolojik gelişmelere paralel olarak enerji tüketimi artmaktadır. Buna karşılık geleneksel enerji kaynakları olan fosil yakıtların rezervleri ise gittikçe azalmaktadır. Günümüzde dünya enerji gereksiniminin % 80‘i fosil yakıtlarca karşılanmaktadır. Dünyada bilinen petrol rezervlerinin ömrü 40 yıl, doğal gazın 61 yıl, kömürün ise 227 yıl olarak tahmin edilmektedir.
Bir yandan fosil yakıt rezervlerinin azalması, diğer yandan artan çevre kirliliği ve doğanın tahribi; etkili kalkınma hamleleri için çevre dostu yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeyi zorunlu kılmaktadır.
Ülkemizde ise her alanda olduğu gibi enerji sektöründe de tam bir dağınıklık ve plansızlık yaşanmaktadır. Özellikle son otuz yıldır DTÖ/DB/IMF programları kapsamında uygulanan özelleştirmeci politikalarla, enerji üretim ve dağıtımının her şeyden önce bir kamu hizmeti olduğu ve bu hizmetin herkese gereksinimi ölçüsünde ve ucuz bir şekilde sağlaması gerektiği fikri reddedilmiş; diğer kamusal alanlarda olduğu gibi enerji sektörü de, yerli ve yabancı sermaye için yeni bir ticari alan olarak örgütlenmiştir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin ülkemizdeki durum genel hatlarıyla şöyledir:
Ülkemizin bu gün itibarıyla ETKB verilerine göre 128 Milyar kWh/yıl civarında hidroelektrik potansiyeli vardır. Hidroelektrik enerji kaynaklarımızın yalnızca % 35‘i değerlendirilmektedir. Bu düşük kapasite ile bile elektrik enerjisinin yaklaşık %30-40‘ı hidroelektrik santrallerden karşılanmaktadır.
Jeotermal kaynak zenginliği açısından ülkemiz dünya sıralamasında 5. sıradadır. Jeotermal enerjiden elde edilen elektrik üretimi içerisinde ise ülkemiz 14. sırada, jeotermal enerjinin doğrudan kullanımında ise 7. sıradadır. Mevcut durumda toplam potansiyelimizin (31.500 MW) ancak % 2.97‘si kullanılmaktadır.
Ülkemiz 3.500 km kıyı şeridi, sürekli ve düzenli olarak rüzgar alan bölgeleri ile Avrupa‘nın rüzgar enerjisi potansiyeli yüksek ülkeleri arasında yer almaktadır. (Ülkenin teknik potansiyeli 88.000 MW‘dır) Ancak ülkemiz bu potansiyeli de yeterince değerlendirememektedir.
Yıllık ortalama toplam güneşlenme süresi 2640 saat (günlük toplam 7,2 saat), ortalama toplam ışınım şiddeti 1.311 kWh/m2- yıl (günlük toplam 3,6 kWh/m2) olan ülkemiz, güneş enerjisi potansiyeli bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Ancak bu kaynak da yeterince değerlendirilmemektedir.
Türkiye jeotermal, rüzgar ve güneş enerjisi alanlarında ciddi potansiyellere sahip olmakla birlikte, ne bu alanlara ne de biogaz, biokütle, dalga ve hidrojen enerjisindeki potansiyellerin değerlendirilmesine yönelik yeterli AR-GE ve yatırımlar yapılmamaktadır.
Ülkemizin yenilenebilir enerji kaynak potansiyeli, 34.730 MW hidroelektrik, 4.500 MW jeotermal, 88.000 MW rüzgar olmak üzere toplam 127.230 MW‘dır.
Tüm ülkeler enerjilerini ucuza üretmenin yolunu ararken ülkemizde pahalı üretim modelleri gelişmektedir. Bu politikalarla ülkemizin enerji kaynakları itibariyle ithalat bağımlılığı giderek artmış ve kontrol edilemez boyutlara ulaşmıştır. Ülkemizde birincil enerji kaynakları tüketiminin ancak % 35‘i yerli kaynaklardan karşılanabilir hale gelmiştir.
Sonuç olarak; bugün ülkemizde mevcut ekonomik HİDROLİK kaynaklı 128 Milyar kWh enerji potansiyelimizin %57‘i; RÜZGARDA 10 bin MW ekonomik potansiyelimizin %85‘i; JEOTERMAL kaynak potansiyelimizin %95‘i; sınırsız enerji kaynağı olan ve ülkemizin her bölgesinin sahip olduğu GÜNEŞ enerjisi kullanılmamaktadır. Bugün yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızın kullanımının özendirilmesi, yaygınlaştırılması ve bu kaynakların kullanımı ile elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluşturan malzeme, cihaz ve ekipmanların yerli üretim koşullarının oluşturulması ve bu alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaşmamız gerekmektedir.
Bu belirlemelerden hareketle aşağıdaki önerilerin ülke ve toplum yararları doğrultusunda hayata geçirilmesi gerektiğini,TMMOB Makine mühendisleri Odası olarak, bu yönde tüm birikimimizle gerekli katkıları sunacağımızı kamuoyuna duyururuz.
- Ülkemiz dışa bağımlı enerji politikalarından vazgeçmelidir. Enerji antlaşmaları ülke çıkarları lehine yeniden düzenlenmelidir.
- Elektrik enerjisi üretiminde ulusal ve kamusal kaynaklar ile yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmelidir. Özel olarak elektrik enerjisi üretiminde genel olarak tüm enerji kaynaklarının temin ve kullanımında, ülke ölçeğinde geçerli olacak bir "Master Plan" uygulamasına geçilmelidir.
- Hidrojen enerjisinin en önemli bağlayıcı ve en uygun sentetik yakıt olduğu gözetilerek ülkemizin su kaynakları bakımından avantajı da değerlendirilerek, hidrojen enerjisine geçiş hızlandırılmalıdır.
- Otomotiv sanayiinde geleceğin yakıtı olan hidrojen yakıtının kullanılması ile ilgili olarak AR-GE çalışmalarına başlanmalı, hidrojen kullanacak içten yanmalı ve yakıt pillerinin geliştirilmesi, depolama ve dağıtım sistemleri üzerine AR-GE (ABD, AB ve Uzak Doğu‘daki benzer sanayilere paralel olarak) faaliyetleri yoğunlaştırılmalıdır.
- Yakıt teknolojilerinde kilit bir önem taşıyacak olan BOR potansiyelimizi katma değere dönüştürecek politikalar üretilmeli, mevcut çalışmalar desteklenmelidir.
- Güneş enerjisiden yararlanma konusunda yol gösterici ve teşvik edici politikalar uygulanmalı,2010 yılından itibaren maliyetlerinin düşeceği bildirilen fotovoltaik piller konusunda AR-GE çalışmaları arttırılmalıdır.
- Biodizel üretimine ve kullanımına yönelik çalışmalara önem verilmelidir. Üretilen biodizelin EN-14214 standartlarına uygunluğu ilgili kurumlarca denetlenmelidir. Üreticiden tüketiciye kadar olan arz güvenirliliği sağlayacak gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
- Yeni güç taleplerinin yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklardan sağlanmasına yönelik planlamalara öncelik verilmelidir.
- "Yeni ve Yenilenebilir Ulusal ve Kamusal Bir Enerji Politikası" ivedilikle oluşturulmalı, bu amaçla öncelikle yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi için yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir.
- Bu çerçevede, Mayıs 2005‘te kabul edilen "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun"da, TMMOB‘ye bağlı ilgili Odaların görüşü alınarak, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın kullanımının özendirilmesine, yaygınlaştırılmasına, dışa bağımlılığın azaltılmasına ve yerli üretim ortamının yaratılmasına olanak sağlayacak şekilde düzenlemeler yapılmalıdır.
- AB uygulamalarında 2010 yılında toplam enerjinin % 12‘sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanması, toplam elektrik tüketiminin % 22‘sinin yenilenebilir enerji kaynaklarına dayandırılması hedeflenmektedir. TMMOB ve Odalarca gündeme getirilen, Odamızca TBMM‘nin Enerji Komisyonuna iletilen ve yasanın TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi esnasında bir değişiklik önergesiyle gündeme getirilen % 12‘lik hedefin yasa kapsamına alınması yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Benzer bir şekilde, yasa yenilenebilir enerji tesislerinin ihtiyacı olan makina ve ekipmanların en az % 45‘inin yurt içinden teminini öngören ve yerli sanayii geliştirecek yönde düzenlenmelidir.
- "Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı"na yönelik yasama süreçlerinde, TBMM ve ilgili kurumlar, TMMOB ve ilgili bağlı Odaların görüşlerini alarak yasa ve mevzuatlara yansıtmalıdır.